Titane, 2021 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi Kazandı

Cannes – Titane

Yönetmen Julie Ducournau‘nun ikinci yapımı olan film, çocukluğunda bir araba kazasından kurtulduktan sonra arabalarla sevişen bir kadın katilin hikayesini anlatıyor. Cannes tarihinde Altın Palmiye’yi alan ikinci kadın yönetmen oldu Ducornau. 1993 yılında gerçekleşen 46. Cannes Film Festivali’nde en iyi film ödülünü Chen Kaige ( Elveda Cariyem ) ve Jane Campion (Piyano) paylaşmışlardı.

Titane adlı film, bu yıl festivalde gösterilen en şaşırtıcı filmlerden biri olarak değerlendirilmiş ve bir yandan çok sert eleştiriler de almış.

Bu yılki ödül töreni, Covid önlemleri sebebiyle eskiden olduğu gibi görkemli ve gösterişli geçememiş.

Cannes’ın en prestijli ikinci ödülü olan Grand Prix, Oscar ödüllü İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin A Hero (Bir Kahraman) filmi ile Juho Kuosmanen’in Compartment No 6 (6 Numaralı Kompartman) arasında paylaşıldı.

Bu sene öne çıkan ödüller şöyle:

Palme d’Or: Titane – Julia Ducournau
Grand Prix: Asghar Farhadi — A Hero and Juho Kuosmanen — Compartment No. 6
En İyi Yönetmen: Leos Carax — Annette
En İyi Aktör: Caleb Landry Jones — Nitram
En İyi Aktris: Renate Reinsve — The Worst Person in the World
Jüri Özel: Nadav Lapid — Ahed’s Knee and Apichatpong Weerasethakul — Memoria
En İyi Senaryo:: Ryûsuke Hamaguchi — Drive My Car

40. İstanbul Film Festivali, 18 Haziran – 4 Temmuz Sinema Salonları Ve Çevrimiçi Gösterimleri

Festival devam ediyor

40. İstanbul Film Festivali18 Haziran – 4 Temmuz arasında yeniden sinema salonlarında izleyicilerle buluşacak. Gösterimler ayrıca çevrimiçinde de sürüyor olacak. Uluslararası Yarışma gösterimleri Atlas 1948 Sineması ve Kadıköy Sineması’nda gerçekleşecek.

Aralarında Uluslararası Yarışma ve festivalin Galalar bölümü filmlerinin de yer aldığı 16 uzun ve 6 kısa metrajlı film, festivalin çevrimiçi gösterim platformu filmonline.iksv.org üzerinde erişime açılacak ve Türkiye’nin her yerinden izlenebilecek.

Festival biletleri passo.com.tr/tr üzerinden ve İKSV ana gişeden 14 Haziran Pazartesi 10.30’da başlayacak İKSV Lale Kart üyelerine yönelik indirimli ön satışların ardından, 17 Haziran Perşembe 10.30’da genel satışa açılıyor.

Detaylı bilgi için burayı tıklayın.

24. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali FIPRESCI Ödülü!

Benim Bedenim – Samaher Alqadi

24. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali tüm hızıyla sürüyor.

 Her Biri Ayrı Renk bölümünde yer alan 12 film arasından FIPRESCI Ödülü’nün kazananı belli oldu.  FIPRESCI jürisi, ödüle, Samaher Alqadi’nin yönettiği Benim Bedenim/As I Want filmini layık gördü.

Jüri üyeleri gerekçesi: “Farklı sinema tekniklerini bir araya getirerek, Mısır’daki Arap Baharı kadınlarının ve bu kadınların süren eşitlik ve insan hakları mücadelesinin portresini çizmek için kameranın imkânlarını araştırma yolundaki özgün yaklaşımından ötürü ödülü Samaher Alqadi’nin Benim Bedenim filmine veriyoruz.”

Samaher Alqadi’nin 2011 Mısır Devrimi’nin ikinci yıldönümünde yapılan gösterilerde sokakta meydana gelen toplu tecavüzlere karşı Mısırlı kadınların isyanını anlattığı Benim Bedenim/As I Want Berlin Film Festivali’nde de gösterilmişti.

Samaher Alqadi: “Üç yıl boyunca kameramı hiç kapatmadan çekim yaptım, sokaklardaydım. Kamera bana büyük bir güç verdi, kamerayla sokaklarda olmak bir manifestoydu. O kadar çok çekim yaptım ki, filmde çektiklerimin hepsini kullanamadım. Filistin’de çektiğim kısımları ikinci filmde kullanacağım. Mısır’da kadınlar kendilerini ifade etme konusunda güçlük yaşıyorlar, sorunları halının altına süpürüp hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Şiddete uğrayan çok kadın var. Filmde Mısır’daki bu devrimci hareketi anlatıyorum ama aslında hikâye bendim, sadece film yapmak için yapmadım bu filmi. Çocukluğumda başıma gelenler hakkında konuşabileceğimi hiç düşünmezdim. Kadınları konuşmaya teşvik etmenin tek yol olduğunu düşünüyorum. Benim için film yapmaktan çok bir iyileşme süreciydi bu,” dedi.

Benim Bedenim/As I Want yarın (11 Haziran 2021) festival kapsamında 12.00 seansında Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gösterilecek. Biletler Biletix’de satışta!

Kundura Sinema Çevrimiçi Etkinlikler Devam Ediyor

Rüyanın Öte Yakası – Seçki

Kundura Sinema’nın çevrimiçi izleme platformu Kundurama‘nın yeni seçkisi “Rüyanın Öte Yakası” yayında.

New York merkezli bağımsız film platformu Kinescope’un kurucusu yazar Pawel Wieszczecinski’nin küratörlüğünde hazırlanan seçkide izleyicinin hafızasını, zihnini ve duygularını harekete geçirmeye hazır, ikisi kısa 3 film gösterilecek. 

İngiliz yönetmen ikili Daniel & Clara’nın 2019 yapımı belgeselleri “Notes From A Journey / Bir Yolculuktan Notlar” bizi duyularımızı açmaya davet ederken; Hindistanlı genç yönetmen Payal Kapadia’nın rüyalardan beslenen ödüllü kısa filmleri de izleyiciyi geçmiş zaman masallarını andıran spiritüel bir dünyanın içine çekecek. 

“Rüyanın Öte Yakası” seçkisi 19 Temmuz’a dek Kundurama‘da Türkçe altyazılı ve ücretsiz izlenebilecek.

2021 Altın Küre Ödülleri

Hollywood Yabancı Basın Birliği tarafından belirlenen ve genellikle Oscar ödüllerinin habercisi olarak nitelendirilen Altın Küre Ödülleri, dün gece 78. kez sahiplerini buldu.

Covid-19 nedeniyle ilk kez sanal ortamda ödüllerin dağıtıldığı programı Tina Fey ve Amy Poehler sundu.

Nomadland filmiyle drama dalında en iyi film ödülünü ve aynı filmle en iyi yönetmen ödülünü kazanan Chloé Zhao, Altın Küre kazanan Asya kökenli ilk kadın olarak tarihe geçti.

Gecede Rosamund Pike’ın tuhaf elbisesi ile Jodie Foster’ın online bağlantıda pijamayla ödül alması çok konuşuldu.

Törende Cecil B.deMille Özel Ödülü alan Jane Fonda da konuşmasıyla törene damga vurdu. Fonda “Hikayeler kalbimizi ve fikirlerimizi değiştirebilir. Birbirimizi yeni bir ışığın altında görmemize yardım eder, empati yapmamızı, birbirimizi tanımamızı sağlar. Bütün farklılıklara rağmen hepimiz insanız” dedi. Fonda konuşmasında, Hollywood’a herkesin hikayesinin görülür ve duyulur olması için bir şans verilmesi çağrısında bulundu. Sinema endüstrisinin görmekten ve duymaktan korktuğu bazı hikayeler olduğunu da hatırlatan Fonda, bazılarının duyulması için çaba harcandığını, bazılarının da seslerinin kısıldığını anlattı.

Nomadland ve Soul son zamanlarda izlediğim ve beni etkileyen filmlerdi, ödül almalarına çok sevindim. Borat’ı merak ettim, izleyeceğim. Minari de izlenmeli. Bir de I Care a Lot’u merak ediyorum.

Aday filmlerden Sound of Metal’i ve News of the World’ü merak ediyorum.

78. ALTIN KÜRE ÖDÜLLERİ’Nİ KAZANAN FİLMLER

  • Drama Dalında En İyi Film: Nomadland
  • En İyi Yönetmen: Chloé Zhao (Nomadland)
  • Müzikal/Komedi Dalında En İyi Film: Borat Subsequent Moviefilm
  • En İyi Yabancı Film: Minari
  • En İyi Animasyon Filmi: Soul
  • En İyi Senaryo: Aaron Sorkin (The Trial of the Chicago 7)
  • En İyi Film Müziği: Soul (Trent Reznor, Atticus Ross, Jon Batiste)
  • Drama Dalında En İyi Kadın Oyuncu: Andra Day (The United States vs. Billie Holiday)
  • Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu: Chadwick Boseman (Ma Rainey’s Black Bottom)
  • Müzikal/Komedi Dalında En İyi Kadın Oyuncu: Rosamund Pike (I Care A Lot)
  • Müzikal/Komedi Dalında En İyi Erkek Oyuncu: Sacha Baron Cohen (Borat Subsequent Moviefilm)

78. ALTIN KÜRE ÖDÜLLERİ KAZANAN DİZİLER

  • Drama Dalında En İyi TV Dizisi: The Crown
  • En İyi Mini Dizi ya da TV Filmi: The Queen’s Gambit
  • Müzikal veya Komedi Dalında En İyi TV Dizisi: Schitt’s Creek
  • Drama Dalında En İyi Kadın Oyuncu: Emma Corrin, The Crown
  • Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu: Josh O’Connor, The Crown
  • Mini Dizi ya da TV Filmi Dalında En İyi Kadın Oyuncu: Anya Taylor-Joy, The Queen’s Gambit
  • Mini Dizi ya da TV Filmi Dalında En İyi Erkek Oyuncu: Mark Ruffalo, I Know This Much Is True
  • Müzikal veya Komedi Dalı’nda En İyi Kadın Oyuncu: Catherine O’Hara, Schitt’s Creek
  • Müzikal veya Komedi Dalı’nda En İyi Erkek Oyuncu: Jason Sudeikis, Ted Lasso

MeliSinema’nın Artık Youtube Videoları Var!

Biraz da görsel olarak bahsedelim sinemadan 🙂 İşte ilk videom. İyi seyirler.

Cüneyt Ağabeyi Alkışlarla Uğurlamak…

2007’den beri sinema yazarlığı, sinema içeriği editörlüğü ve bu mesleklerin etrafında dolanan alt/üst mesleklerle hemhalim. O yıldan beri basın gösterimlerinde, film festivallerinde, gala ve özel gösterimlerde, basın toplantıları ve kokteyllerinde Türkiye’de sinema üzerine yazıp çizen insanlarla bir arada olma şansına erişmiş bir sinema yazarıyım.

Her mesleğin bir ortamı oluyor kuşkusuz, bir nevi kulüpleşmek gibi oluyor, şanslıysanız aile olmak gibi olabiliyor bir süre sonra bu toplulukların biraraya gelişlerindeki hissiyat, bazen de hiç ait hissetmeyebiliyorsunuz ama çaresiz içinde buluyorsunuz kendinizi.

Çok çeşit insan tanıdım bu sektörde. Samimi, sahte, sıcak, uzak, ukala, mütevazi, arkadaş, menfaatçi, verici, bencil… Her toplulukta olduğu gibi pek çok figür…

Bir kaç isim var, gerçekten yanlarında iyi hissettiğim, ben olabildiğim, iyi ki tanıdım diyebildiğim, samimi alışverişler kurabildiğim, sanırım maksimum iki elin parmakları kadar. Cüneyt Cebenoyan da bu isimlerden biriydi benim için. İstanbul’da pek çok basın gösteriminde birlikte film izlediysek de biz Cannes’da bir film kuyruğunda “gerçekten” tanıştık. (Sevgili Yekta Kopan‘la tanışmamız da öyle olmuştu.) Sonra da her basın gösteriminde, her festivalde (özellikle Ankara en son aklımda) hep kısa da olsa sohbet etmeye başladık. En son “siz” dediğim için serzenişte bulunmuştu bana, sen der misin demişti.

Mizahiydi dili her zaman, yüzünü hep gülerken gördüm ben, hatta hafif muzır bir çocuk gibi ifadesi en çok aklımda kalan.

Trajik yaşam öyküsünü facebook sayfasında kendi kaleminden paylaştıklarıyla öğrenmiştim. Ablası Yasemin’i, oğlu Ali’yi, anne ve babasını kaybedişini. Yasemin’in ölümüyle ilgili beklediği bir kuru özrü… Dili sivriydi Cüneyt abinin, sakınmazdı hiçbir düşüncesini, duygusunu da. Ama usturubuyla, en çok da bilgisiyle. Boş boş bir şeylere laf etmezdi, savunduğu, belki öfkeyle, belki sevgiyle, belki üzüntüyle uzun uzun anlattığı, yazdığı her şeyin içini doldurmaya bence özellikle özen gösteriyordu. Bana ne ben böyle düşünüyorum, hissediyorum gibi değil, neyi niye söylediğinin sorumluluğunu alarak…

Maalesef öyle bir hız ve tüketim çağında yaşıyoruz ki, bazen iyi ki Facebook vs var diye düşünebiliyorum çünkü onunla şu 9-10 senede aynı ortamda biraraya gelişim belki 7-8 keredir, bunların kaçta kaçı oturup da dolu dolu sohbet edilecek ortamlardır, çok azı. Ama Facebook’ta gevezeydi Cüneyt abi, o sayede de bol bol aklını, fikrini, duygularını, düşüncelerini, öfke ve mutluluklarını paylaşabildi bizlerle, ben şahsen yakından takipçilerindendim. Kızı, eşi, köpeği, hayvan ve çocuk sevgisi, müzik bilgisi, siyasi düşünceleri, radyo programı, film yazıları, röportajları… Ben çok beslenmişim, şöyle bir geriye dönüp bakıyorum da.

Bir film çözümleme atölyesine de katılmıştım, o da dolu doluydu. İyi ki katılmışım.

Çok şanslıyız, seninle aynı havayı soluduk, ilgilerin, alakaların ve bunları paylaşışın sayesinde senden çok şey öğrendik çevrendeki meslektaşların olarak, yaşanan olayların acısını hem unutmamak, yaşatmak ve bunlarla ilgili mücadele etmek hem de pozitif kalmak, mizahla, güle eğlene, üretmeye devam etmek nasıl olurmuş sende gördük. Çok şanssızız, çok genç yaşta kaybettik seni, hiç yakışmadı o kocaman, göğsü dik duruşuna ama bu yakışmama dünyanın bu kısmından bakınca yaptığımız bir yorum elbet, kimbilir belki de senin acıların dindi, belki sevdiklerinle kavuştun, ya da belki bunlardan hiçbiri, bu dünyadan geçen ve parlaklığıyla pek çok insanın gözünü kamaştırmayı başarmış yıldızlardan biriydin belki de sadece ve bu bile ne çok şey!

Seni alkışlarla uğurladık son yolculuğuna, o anın bende uyandırdığı duyguları hiç unutmayacağım. İyi ki seni tanıdım. Uğurlar ola Cüneyt abi.