Un beau matin/One Fine Morning/Güzel Bir Sabah

2022 Film Ekimi kapsamında Kadıköy Sineması’nda izleme fırsatı bulduğum Un beau matin/One Fine Morning/Güzel Bir Sabah, Fransız yönetmen Mia Hansen-Løve’ın altıncı uzun metrajı imiş, benim ise izlediğim ikinci filmi.

Sinema kariyerine oyuncu ve ‘Cahiers du cinéma’ dergisinde film eleştirmeni olarak başlayan Hansen-Løve’a ait 2021 yapımı Bergman Island/Bergman Adası filmini izlediğimde kendine has tarzından etkilenmiş ve yönetmenin diğer filmleriyle ilgili minik bir araştırma yaptıysam da başka izleme fırsatı bulamamıştım. Oyunculuğunu çok beğendiğim Lea Seydoux’un yönetmenin bahsetmekte olduğumuz son filminde oynadığını öğrenince bu iki kadının birlikte nasıl bir iş çıkardığını oldukça merak ederek aldım biletimi.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki sadece iki filmini izlemiş olsam da yönetmenin sade ve küçük hikayeleri devleştirebilme yeteneği olduğunu hissediyorum, en azından izlediğim iki filmi de bunu geçiriyor seyirciye bana sorarsanız. Devleştirme derken iki filmde de büyük olaylar, şoke edici gelişmeler, katarsisler gerçekleşmiyor ancak hikayenin etkisi devleşiyor sanki, anlatılan hikayenin kendisinin kağıt üzerindeki naifliğiyle kıyaslandığında.

Güzel Bir Sabah adlı filmin hikayesi Fransa, Paris’te geçiyor. Önce Seydoux’un canlandırdığı Sandra karakteriyle tanışıyoruz. Kendisi başarılı bir mütercim tercüman ve Paris’te 9 yaşlarındaki kızıyla yalnız yaşıyor. Kısacık saçlı, aşırı derecede sade giyinen, makyaj yapmayan, sessiz, uyumlu bir kadın Sandra. Çalışmadığı zamanlarda hasta babasının evine giderek onunla yakından ilgileniyor. Babası Georg herkesin hayranlık ve saygı duyduğu bir felsefe öğretmeniyken zor bir hastalığa yakalanmış. Sandra’nın anne babası zamanında ayrılmışlar ve babası başka bir kadınla evlenmiş. Hastalığı dolayısıyla zihni bulanık olan babanın ağzından düşürmediği tek isim ise yeni eşi. Hastalık durumundan dolayı bir bakımevine yerleşmesi gerektiği kararını ise ailece karar vermek zorunda kalıyorlar, Sandra’nın annesi, annesinin yeni eşi, Sandra’nın kız kardeşi ve eşi, Sandra. O bakımevi senin bu bakımevi benim dolaşıyorlar ve bazı sorunlar yaşandığında hemen yeni bir bakımevine alınıyor yaşlı adam. Babasına düşkün ve hassas Sandra için zor günler…

Sandra çalışmadığı ve babasıyla ilgilenmediği zamanlar ise kızıyla veya tek başına parka gidiyor, yürüyüş yapıyor. Bu yürüyüşlerin birinde kaybettiği eşinin arkadaşlarından Clement ile karşılaşıyor. Bu karşılaşma sonrası Clement ile sık görüşmeye başlıyorlar ve hızlı bir şekilde aralarında bir çekim oluyor ancak Clement’in başka bir şehirde eşi ve çocukları var. Clement ve Sandra’nın yaşadığı aşk ise tutkulu ve gerçek. Clement Sandra’ya karşı hep dürüst oluyor ve ara ara “bu ilişki bu şekilde devam edemez” diyerek eşinin, çocuklarının yanına dönüyor ama daha sonra yine kendini Sandra’ya çekilmiş olarak buluyor.

Sandra hayatının tüm aşamalarında pasif bir tutum sergilemek durumunda kalmış görünüyor. Babası için elinden gelen mücadeleyi verse de onun elinde olmayan durumlar var ve bu onu üzüyor. Clement’e ise vazgeçilmez derecede aşık ancak onun da gelip gitmelerine karşı hiçbir tavır sergileyemiyor, sadece ergenliğe yeni girmiş genç kızlar gibi sevgilisi gelince seviniyor, gidince üzülüyor ve ondan gelecek bir cep telefonu mesajına hasret günler geçiriyor.

Sandra babasının gün geçtikçe hafızasını daha çok yitirmesine, kendisini neredeyse hiç hatırlamamasına, tek sayıkladığı kişinin ikinci eşi olmasına aslında çok içerliyor, kalbi çok kırılıyor. Ancak babasını ziyaret etmeye, onun isteklerini karşılamaya devam ediyor. Kendi hayatını yaşamak adına sınırlarını da koymaya çalışıyor ve bir ölçüde başarabiliyor diyebiliriz.

Aşık olduğu adamın da her şeyi bırakarak ona gelmesini, sadece onun olmasını istiyor elbette ama ailesini bırakamamasını da bir yerde anlıyor ve canı çok yansa da sevdiği adamın bir gün tamamen ona geleceği günü beklemeyi, bu umutla yaşamayı tercih ediyor.

Bu hikayeyle yönetmen bir açıdan bize sevginin bedellerini betimlemeye çalışıyor sanki.  Bizi ne kadar incitse de hayatımızda sevgi olmadan devam edemediğimizi açık ediyor.

Babasının hayatta en çok değer verdiği şey olan kütüphanesi ve yüzlerce kitabını ne yapacaklarını şaşırıyorlar ailece evi boşaltırlarken ve çoğunu ona hayran öğrencilerine vermeye karar veriyorlar. Öğrencileriyle sohbet ederken Sandra bir yerde, babası hala yaşamaktayken bile, onun ruhunu ancak bu kitapların arasında hissedebildiğini, bakımevinde yatmakta olan bedenin sadece bir araç olduğunu, babasını babası yapan şeyin bu kitap seçkisi ve bu bilgiler ışığında yarattığı dünya olduğunu söylüyor. Gerçekten de sevdiğimiz kişilerin sevdiği, kıymet verdiği şeyler onları yaşatmaya devam eden önemli detaylar haline geliyor. Bu noktada film başrole babayı da alıyor, hastalığından dolayı tanıyamadığımız bu adamın sağlığındaki yaşamında kendine ve çevresine kattıklarını müzikler, kitaplar sayesinde biraz da olsa koklamış oluyoruz sanki. Bir gün Sandra babasının günlüğünü buluyor ve günlüğüne hastalığının başlarında yazmış olduklarını okuyor, babası hafızasını yitirmekten korktuğu için kendi hayat hikayesini bir anı kitabı olarak yazmak istediğini not almış ve kitabın adı da: Güzel Bir Sabah olacakmış. Ne yazık ki bu otobiyografik kitap hiçbir zaman yazılamayacak ama fark ediyoruz ki Georg, ailesine, öğrencilerine kattıklarıyla yaşayacak… Yakın bir akrabamın bakımevinde olduğu, hayatta en sevdiğim insan olan anneannemi de yeni kaybettiğimiz bir dönemde bu filmi izlemiş olmamın beni kişisel olarak ayrıca etkilediğini söylemem gerek.

Filmin en büyük artısı ise bu denli duygusal yönü ağır basan, gerçekçi, hayatın içinden konulara rağmen, filmin ambiyansının hafifliği, hafif mizahi bir dille o ağır yükü üzerimizden alışının başarısı. Mekanlar, giysiler, diyaloglar renkli, lezzetli. Gözleriniz yaşlı çıkmıyorsunuz salondan ama filmin etkisi üzerinizde bir süre kalıyor. Seydoux, sevgilisi rolünde Melvil Poupaud ve babası rolünde Pascal Greggory bu gerçekçi hikayeye oyunculuklarıyla çok şey katıyorlar. Güzel Bir Sabah, güzel bir sabah pencereden baktığınızda göreceğiniz bir kuşun size mutluluk vermesi ve rüzgarın sizi üşüterek tedirgin etmesi kadar gerçek ve doğal bir film.

Yazı Sadibey.com sitesinde yayınlanmıştır.

Adalar Müzesi’nde Cep Sineması Film ve Söyleşi Akşamları Başladı

Adalar Müzesi Cep Sinemasında her Cuma nefis bir film gösterimi var, takip eden Cumartesi Pazar ise Cuma kaçıranlar için aynı filmin yeniden gösterimi mevcut.. Yer ayırtmak için lütfen Adalar Müzesi ile iletişime geçiniz.

Bazı Cumalar film öncesi söyleşiyoruz. İşte ilk söyleşimiz:

SİYAD 54. Türkiye Sineması Ödülleri için Adaylar Belli Oldu

Sinema Yazarları Derneği, 54. Türkiye Sineması Ödülleri’nin 11 daldaki adaylarını belirledi. Azra Deniz Okyay’ın ilk uzun metrajı Hayaletler, En İyi Film dahil dokuz dalda adaylık elde ederek en çok aday çıkaran film oldu. Onu yedişer adaylık ile Aşk, Büyü vs ve Bilmemek ve altı adaylıkla Gölgeler İçinde izledi. Aşk, Büyü, vs’ın yönetmeni, senaristi ve müzisyeni Ümit Ünal, bu dallarda üç adaylık elde etmiş oldu.

54. SİYAD Ödülleri için adaylık elde eden tüm filmler ve adaylık sayıları şöyle: Hayaletler (9), Aşk, Büyü vs (7), Bilmemek (7), Gölgeler İçinde (6), Bağlılık: Hasan (5), Bir Nefes Daha (5), Cemil Şov (5), İnsanlar İkiye Ayrılır (5), Sen Ben Lenin (5), Plaza (1).

Belgesel, kısa film ve fantastik film dallarındaki SİYAD ödülleri adayları önümüzdeki günlerde belirlenecek.

54. SİYAD Türkiye Sineması Ödülleri’ni kazananlar ise SİYAD üyelerinin yapacağı ikinci tur oylamanın ardından Mart ayında yapılması planlanan törende açıklanacak.

11 daldaki adayların tam listesi:

EN İYİ FİLM

Aşk, Büyü vs.

Bağlılık: Hasan

Bilmemek

Gölgeler İçinde

Hayaletler

EN İYİ YÖNETİM

Semih Kaplanoğlu / Bağlılık: Hasan

Azra Deniz Okyay / Hayaletler

Erdem Tepegöz / Gölgeler İçinde

Ümit Ünal / Aşk, Büyü vs.

Leyla Yılmaz / Bilmemek

EN İYİ SENARYO

Barış Bıçakçı, Tufan Taştan / Sen Ben Lenin

Azra Deniz Okyay / Hayaletler

Tunç Şahin / İnsanlar İkiye Ayrılır

Ümit Ünal / Aşk, Büyü vs.

Leyla Yılmaz / Bilmemek

EN İYİ KADIN OYUNCU PERFORMANSI

Burcu Biricik / İnsanlar İkiye Ayrılır

Ece Dizdar / Aşk, Büyü vs.

Dilayda Güneş / Hayaletler

Senan Kara / Bilmemek

Selen Uçer / Aşk, Büyü vs.

EN İYİ ERKEK OYUNCU PERFORMANSI

Numan Acar / Gölgeler İçinde

Ozan Çelik / Cemil Şov

Oktay Çubuk / Bir Nefes Daha

Murat Kılıç / Sen Ben Lenin

Emir Özden / Bilmemek

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU PERFORMANSI

Deniz Altan / Plaza

Pınar Deniz / İnsanlar İkiye Ayrılır

Nezaket Erden / İnsanlar İkiye Ayrılır

Hasibe Eren / Sen Ben Lenin

Nalan Kuruçim / Hayaletler

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU PERFORMANSI

Erdem Akakçe / İnsanlar İkiye Ayrılır

Eren Çiğdem / Bir Nefes Daha

Saygın Soysal / Sen Ben Lenin

Levent Üzümcü / Bilmemek

Alican Yücesoy / Cemil Şov

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ

Özgür Eken / Bağlılık: Hasan

Türksoy Gölebeyi / Aşk, Büyü vs

Hayk Kirakosyan / Gölgeler İçinde

Barış Özbiçer / Hayaletler

Soykut Turan / Cemil Şov

EN İYİ MÜZİK

Barış Diri / Sen Ben Lenin

Greg Dombrowski / Gölgeler İçinde

Angus Macrae, Timo Rositzky / Bir Nefes Daha

Ümit Ünal / Aşk, Büyü vs

Ekin Üzeltüzenci / Hayaletler

EN İYİ KURGU

Ayris Alptekin / Hayaletler

Osman Bayraktaroğlu / Bilmemek

Semih Kaplanoğlu / Bağlılık: Hasan

Evren Luş / Cemil Şov

Kristen Swanbeck, Özcan Vardar / Bir Nefes Daha

EN İYİ SANAT YÖNETİMİ

Meral Aktan / Bağlılık: Hasan

Erdinç Aktürk / Hayaletler

Armen Ghazaryan / Gölgeler İçinde

Selin Girgin / Cemil Şov

Erdal Tuzla / Bir Nefes Daha

Açıkhavada Sinemada Etkinliğinde Buluştuk

Kıvanç Sezer ile film gösterimi öncesi söyleşideyiz

İstanbul Büyükşehir Belediyesi “Açık Havada SinemADA” etkinliği ile son yılların ses getiren filmlerini sinemaseverlerle buluşturdu.

Büyükada Atatürk Meydanı ve Heybeliada Değirmenburnu Mesire Alanı’nda 28 Ağustos- 5 Eylül tarihleri arasında filmkoop işbirliği ile gerçekleştirilen “Açık Havada SinemADA” etkinliğinde film gösterimleri ile birlikte yönetmenlerle söyleşiler de yer alıyordu.

31 Ağustos’ta Küçük Şeyler film gösterimi öncesi yönetmen arkadaşım Kıvanç Sezer ile söyleştim.

Babamın Kanatları ve Küçük Şeyler sohbeti

Etkinlik kapsamında, aralarında Türkiye’de ilk gösterimini yapacak olan Alman yapımı animasyon filmi Pişiriciler’den Türkiye’de aldığı birçok ödülün yanı sıra 77. Venedik Film Festivali’nde İtalyan Film Eleştirmenleri Birliği (SNCCI) tarafından düzenlenen Uluslararası Eleştirmenler Haftası bölümünde en iyi film seçilerek Büyük Ödül’ün sahibi olan Azra Deniz Okyay’ın “Hayaletler” filmine; Hayao Miyazaki’nin anime filmi “Küçük Deniz Kızı Ponyo”dan Zeynep Dadak’ın 2020 yapımı “Ah Gözel İstanbul”a ve Cannes Altın Palmiye ödüllü Ken Loach’ın Ben Daniel Blake’e, 12 filmden oluşan bir seçki yer alıyordu.

Bu keyifli etkinliğin seneye de devam etmesi en büyük dileğimiz.

Kundura Sinema Çevrimiçi Etkinlikler Devam Ediyor

Rüyanın Öte Yakası – Seçki

Kundura Sinema’nın çevrimiçi izleme platformu Kundurama‘nın yeni seçkisi “Rüyanın Öte Yakası” yayında.

New York merkezli bağımsız film platformu Kinescope’un kurucusu yazar Pawel Wieszczecinski’nin küratörlüğünde hazırlanan seçkide izleyicinin hafızasını, zihnini ve duygularını harekete geçirmeye hazır, ikisi kısa 3 film gösterilecek. 

İngiliz yönetmen ikili Daniel & Clara’nın 2019 yapımı belgeselleri “Notes From A Journey / Bir Yolculuktan Notlar” bizi duyularımızı açmaya davet ederken; Hindistanlı genç yönetmen Payal Kapadia’nın rüyalardan beslenen ödüllü kısa filmleri de izleyiciyi geçmiş zaman masallarını andıran spiritüel bir dünyanın içine çekecek. 

“Rüyanın Öte Yakası” seçkisi 19 Temmuz’a dek Kundurama‘da Türkçe altyazılı ve ücretsiz izlenebilecek.

40. İstanbul Film Festivali Online Basın Toplantısı Yapıldı

40. İstanbul Film Festivali basın toplantısı 17 Mart 2021 sabahı çevrimiçi olarak düzenlendi. Toplantının açılış konuşmasını İKSV Genel Müdürü Görgün Taner yaptı:

” 1982’de yapılan ilk İstanbul Film Festivali’nden bugüne çok şey değişti. Şimdi cep telefonlarıyla film çekilebilen, dekorların üç boyutlu yazıcılarla yapılabildiği bir yüzyılda yaşıyoruz. Sinema salonlarına gitmeye devam ediyoruz ama artık aynı zamanda filmonline.iksv.org ile çevrimiçi gösterimleri evimizde de izleyebiliyoruz. Festival, gelenekli bir okul gibi sektörün birçok bileşenine kucak açtı. Yapımcıları, yönetmenleri, oyuncuları destekledi, ödüller verdi; yeni projelerini geliştirmelerine, uluslararası bağlantılar kurmalarına olanak sağladı. Değişik kültürleri, birbirinden farklı ülkeleri ve onların sinemalarını, başka türlü ulaşamayacağımız filmleri, olağanüstü yönetmenleri, oyuncuları tanımamıza aracı oldu. Evet, ilk İstanbul Film Festivali’nden bugüne çok şey değişti; ama 40 yıldır değişmeyen bir şey var: İstanbul Film Festivali kurucularından, 1995’te kaybettiğimiz Onat Kutlar’ın söylediği gibi, şimdi ve daima sinema bir şenliktir. “

Köprüde Buluşmalar Yöneticisi Gülin Üstün, Köprüde Buluşmalar 2021 seçkisi ve ABD ve Hollanda İstanbul konsolosluklarının desteği ile düzenlenecek, “film ve dizilerde güçlü kadın karakterler yaratmak” başlıklı atölye hakkında bilgi verdi.

40. İstanbul Film Festivali Afişi

İstanbul Film Festivali Direktörü Kerem Ayan da festival programı ve etkinlikleriyle ilgili verdiği bilgilerin yanı sıra Ulusal Yarışma jürileriyle Sinema Onur Ödülleri’nin sahiplerini açıkladı. edilen Sinema Onur Ödülleri, bu yıl “jet rejisör” lakaplı yönetmen Çetin İnanç, tiyatro ve sinema oyuncusu Suna Selen, tiyatro ve sinema oyuncusu Salih Güney ve ses sanatçısı, oyuncu ve dublaj sanatçısı Belkıs Özener’e sunuluyor.

İstanbul Film Festivali 1 Nisan’da festivalin çevrimiçi gösterim platformu filmonline.iksv.org’da başlıyor. Nisan ve Mayıs ayları boyunca her perşembe, cuma, cumartesi ve pazar günü yeni filmler gösterime girecek. Festivalin Ulusal Yarışma, Ulusal Belgesel Yarışması ve Ulusal Kısa Film Yarışması 20-29 Mayıs’ta çevrimiçi ve pandemi koşullarına bağlı olarak sinema salonlarında (Atlas, Kadıköy, Sinematek) gerçekleştirilecek. Festivalin Uluslararası Yarışma ile Galalar bölümlerindeki filmler, Haziran ayında hem açık hava mekânlarda hem de sinema salonlarıyla çevrimiçi platformda festival takipçileri ile buluşacak.

Bu yıl 20-29 Mayıs’ta yapılacak Ulusal Yarışma’da Altın Lale Ödülü için, yapımı 2020-2021 sezonunda tamamlanan filmler yarışacak. En İyi Senaryo Ödülü, bu yıl Alametifarika tarafından 10.000 TL para ödülü ile desteklenecek. En İyi Film’e 150.000 TL; Onat Kutlar anısına verilecek Jüri Özel Ödülü’nü kazanan filmin yapımcısına İKSV tarafından 50.000 TL verilecek. Anadolu Efes ise En İyi Yönetmen ödülüne lâyık görülen isme 50.000 TL takdim edecek. En İyi Kadın ve En İyi Erkek Oyuncu da 10.000’er TL ile ödüllendirilecek. En İyi Özgün Müzik Ödülü, bu yıl da LU Records tarafından 5.000 TL para ödülü ile desteklenecek.

40. İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Yarışma filmlerini değerlendirecek olan Ulusal Yarışma Jürisi bu yıl yönetmen Tolga Karaçelik başkanlığında toplanıyor. Ulusal Yarışma Jürisi’nin diğer üyeleri oyuncu Ece Dizdar, sanat yönetmeni ve yapım tasarımcısı Naz Erayda Kurdoğlu, yapımcı Nadir Öperli ve yazar Şebnem İşigüzel.

İstanbul Film Festivali’nin Nippon Paint sponsorluğundaki özel retrospektif bölümü bu yıl Alfred Hitchcock’a ayrıldı. Dahi sinemacı Alfred Hitchcock’un geçen yıl pandemi nedeniyle gösterimi yapılamayan 15 renkli filmi Haziran ayında yenilenmiş kopyalarından sinema salonlarında gösterilecek.

İKSV Alt Kat, İstanbul Film Festivali işbirliğiyle ve Doğa Kılcıoğlu yürütücülüğünde 14-18 yaş arası gençlere yönelik stop-motion animasyon atölyesi gerçekleştiriyor.

Festivalin Nisan Seçkisi biletleri 29-30 Mart’ta İKSV Lale Kart üyeleri için indirimli ön satışların ardından 31 Mart Çarşamba 10.30’dan itibaren genel satışa açılacak. Tek film 12 TL, 20 filmlik paket 200 TL.

İstanbul Film Festivali çevrimiçi gösterim platformu filmonline.iksv.org mobil uygulaması İKSV Film Online iOS ve Android versiyonlarıyla yayında. Bilet aldığınız ve hesabınıza eklenen filmleri İKSV Film Online mobil uygulaması ile listeleyebilir, izleyebilir, Chromecast ya da Airplay ile televizyonunuza yansıtabilir ve internet olmadan izlemek üzere uygulamaya kaydedebilirsiniz.

Mobil uygulamayı App Store ve Google Play’den indirebilirsiniz.

Festival Nisan Programı

• Köstebek Ajan / El Agente Topo / The Mole Agent / Maite Alberdi / Şili, Hollanda, İspanya, Almanya, ABD (Belgesel Kuşağı)
• Pazar Günleri / Sundays / Alethea C. Avramis / Yunanistan, Fransa (Belgesel Kuşağı)
• Son Banyo / O Último Banho / The Last Bath / David Bonneville / Portekiz, Fransa (Dünya Festivallerinden)
• Arkadaşlar Arasında / Le Bonheur des uns… / A friendly tale / Daniel Cohen / Fransa (Antidepresan)
• Possessor / Brandon Cronenberg / Kanada (Dünya Festivallerinden)
• Luzzu / Alex Camilleri / Malta (Genç Ustalar)
• Asla Ağlamam / Jak Najdalej Stad / I Never Cry / Piotr Domalewski / Polonya, İrlanda (Çiçek İstemez)
• Şiddet Tekeli / Un pays qui se tient sage / The Monopoly of Violence / David Dufresne / Fransa (Belgesel Kuşağı)
• Üst Kattakiler / Sentimental / The People Upstairs / Cesc Gay / İspanya (Antidepresan)
• Susmayan Köpek / El Perro que no calla / The Dog Who Wouldn’t Be Quiet / Ana Katz / Arjantin (Dünya Festivallerinden)
• Aşktan Sonra / After Love / Aleem Khan / İngiltere (Genç Ustalar)
• Sevgili Yoldaşlar / Dorogie Tovarishchi! / Dear Comrades! / Andrey Konchalovski / Rusya (Dünya Festivallerinden)
• İki Aşığın Ölümü / The Killing of Two Lovers / Robert Machoian / ABD (Dünya Festivallerinden)
• Düşüş / Falling / Viggo Mortensen / Kanada, İngiltere, Danimarka (Dünya Festivallerinden)
• Gönül İşleri / Les choses qu’on dit, les choses qu’on fait / Love Affair(s) / Emmanuel Mouret / Fransa (Antidepresan)
• Aynalar / Spoguli / In the Mirror / Laila Pakalnina / Letonya, Litvanya (Antidepresan)
• 180 Derece Kuralı / Khate Farzi / 180 Degree Rule / Farnoosh Samadi / İran (Çiçek İstemez)
• Tufan Olmayacak / Tvano Nebus / The Flood Won’t Come / Marat Sargsyan / Litvanya (Genç Ustalar)
• Aalto / Virpi Suutari / Finlandiya / 98’ (Belgesel Kuşağı)
• Sarayın Sessizliği / Les Silences du Palais / The Silences of the Palace / Moufida Tlatli / Tunus (Çiçek İstemez)

Psikesinema 28. Sayısı Yayında!

Mart- Nisan 2020 Sayısı Bayilerde

Bu sayıda, aynı zamanda Büyükada’dan komşularım olan yönetmen çift Mehmet Bahadır Er ve Maryna Er Gorbac ile son filmleri Omar ve Biz hakkında yaptığım röportaj yer alıyor.

Psikesinema Mart 2020

2008’de ilk filmlerini çektiler: Kara Köpekler Havlarken. 2013’te ise Sev Beni adlı filme imza attılar.

Röportajdan…..

Kara Köpekler Havlarken, bir ilk film olmasına rağmen, adı hafızalara kazınmış, bilinen bir film oldu.

Bahadır: Evet, ben çok seviyorum filmin ruhunu, hala kendi yirmibeş yaşımı görebiliyorum filmde. Amerika’da bir film profesyoneli ile konuşuyorduk son filmimiz Omar ve Biz için, sizi hatırlıyorum, Kara Köpekler Havlarken’i çekmiştiniz diyor, on sene geçmiş, iyi bir kartvizit demek ki.

Maryna: Türkiye’de çok ödül almadı ama yurtdışında bile adını duyurdu galiba evet.

Çektiğiniz üç filme baktığımızda, bir yandan hiç birbirlerini çağrıştırmayan filmler, bir yandan da sosyolojik, ekonomik ve politik konulara değinen filmler. Omar ve Biz’de iki Suriyeli göçmenle komşu olmak durumunda olan emekli bir komutanın evrimini izliyoruz. Herkesin hassas olduğu, işlemesi zor bir konu, nasıl gelişti senaryosu? Gerçek bir hayat hikayesi mi?

Tesadüfen tanıştığımız Pakistan’lı bir göçmenin hikayesinden etkilendik ama onun hayat hikayesi değil…..

5 sayfalık, dolu dolu röportajın devamı Psikesinema Dergisi‘nde.

Basılı dergilere destek olalım.

Adalar Kültür Derneği’nde Ümit Ünal ile Sofra Sırları’nı İzledik, Söyleştik

Adalar Kültür Derneği 2019 film gösterimlerinde 4 haftalık seçkimin son filmi Sofra Sırları idi. Büyükada’da komşum olan değerli yönetmen Ümit Ünal’ın son filmini izledikten sonra kendisiyle keyifli bir söyleşi yaptık, Büyükada’da çektiği Aşk, Büyü, VS filmiyle ilgili küçük bilgiler de edindik. Keyifli sohbeti buradan izleyebilirsiniz.

Adalar Kültür Derneği Kedi Belgeseli Gösterimi ve Söyleşisi

Bu sene Adalar Kültür Derneği’nde her sene devam eden film gösterimlerine 4 adet film seçkim ve yönetmen konuklarımla katılmıştım. Üçüncü haftamızda Kedi belgeselini izlettim fakat ekip komple Amerika’da olduğundan filmin gösterimi sonrası izleyicilerle birlikte kendi aramızda söyleşmiş olduk, hem film hem de kediler hakkında. Bu keyifli söyleşiyi izleyebilirsiniz:

“18+”, SFFilm Rainin Fonu’ndan Destek Aldı!

Aynı zamanda meslektaşım olan sevgili yönetmen arkadaşım Ceylan Özgün Özçelik’in yeni film projesi “18+”, SFFilm Rainin Fonu’ndan senaryo ve konuk sanatçı desteği aldı.

Radyo ve TV programcılığı, sinema yazarlığı, editörlük ve kısa filmler derken ilk uzun metraj filmi Kaygı‘yı Mayıs 2017’de izlemiştik. 67. Berlin Film Festivali’nde Panorama Special seçkisinde dünya galasını yapan ilk filmi Kaygı, South by Southwest (SXSW) Film Festivali’nde Luna® Gamechanger Ödülü’nü kazanmıştı. Hafıza ve medya temalı psikolojik gerilim Kaygı, Kanada’dan Meksika’ya, Kazakistan’dan İtalya’ya kırktan fazla festivalde gösterilmişti.

Ceylan’ın, bir ailenin üç kuşak kadınlarını anlatan ve bir bayram gecesinde geçen kara komedi ve fantastik türündeki yeni film projesi 18+, 2017’de Köprüde Buluşmalar Proje Geliştirme Atölyesi GeniusPark VFX Ödülü’nün sahibi oldu. Yönetmen Ceylan Özgün Özçelik, 18+’nın senaryosunu geliştirmek üzere Medienboard Berlin Brandenburg Konuk Sanatçı Programı kapsamında Berlin’e davet edildi. Ekim 2018’de Almanya – Türkiye Ortak Yapım Geliştirme Fonu alan film en son SFFilm Rainin Senaryo Fonu tarafından desteklendi. SFFILM Rainin Fonu ile yönetmen Özçelik, senaryo yazımı desteği kapsamında iki ay San Francisco’da kalacak.

Tebrikler sevgili Ceylan! Başarılarının devamı dileğiyle…