Büyükada Adalar Kent Konseyi’nde Yazlık Sinema Eylül’de de Devam Ediyor

28 Ağustos Salı akşamı Can Kılcıoğlu imzalı Karnaval adlı filmi yönetmenin de katılımıyla izleyip filmin ardından soru cevap şeklinde yönetmenle söyleşeceğiz.

4 Eylül Salı akşamı ise Banu Sıvacı imzalı Güvercin adlı filmi yönetmenin de katılımıyla izleyeceğiz ve ardından kendisiyle de söyleşeceğiz.

11 Eylül Salı akşamı Başka Sinema‘nın katkılarıyla Dardenne Kardeşler imzalı ödüllü film Deux Jours, Une Nuit/İki Gün ve Bir Gece izlenecek.

25 Eylül Salı akşamı ise yazlık sinemanın son filmi Yeşim Ustaoğlu imzalı Pandora’nın Kutusu olacak, yönetmen de bizimle olacak ve filmden sonra soruları cevaplayacak.

 

Büyükada’da Yazlık Sinema Gecesi’nde Sürpriz İsim: Orhan Pamuk

Mayıs’ta başlattığımız ve Eylül sonuna kadar sürecek olan Büyükada Adalar Kent Konseyi Yazlık Sinema günlerimizde dün (14.08.2018) akşam değerli oyuncu/yönetmen Rıza Sönmez‘in ilk uzun metraj dokü-drama türünde filmini izlemek üzere toplandık. Rıza Sönmez ve filmin müziklerinin bestecisi Hasan Yükselir de aramızdaydı. Rıza Sönmez’in 2016 yılında çektiği ve 2017’de hem yurtiçinde hem yurtdışında pek çok festival gezmiş olan dokü-draması isminden başlayarak oldukça ilginç bir yapım. Orhan Pamuk’a Söylemeyin Kars’ta Çektiğim Filmde Kar Romanı da Var adlı yarı belgesel yarı kurmaca filmi izlemeye, sürpriz şekilde, 2011’den beri yazlarını Büyükada’da geçirdiğini bildiğimiz Orhan Pamuk da geldi.

Yaklaşık 1,5 saat süren film, malum, Kars’ta geçiyor.  Rıza Sönmez, Uğur Yücel imzalı Soğuk adlı filmde oyuncu iken Kars’a vuruluyor ve bölgeyle ilgili bir belgesel çekme fikri doğuyor fakat bildiğimiz, didaktik belgesel stilinden de hoşlanmıyor, bu yüzden yarı dramatik, yarı belgesel bir türde yazıyor senaryosunu ve çekiyor filmini. Oradayken tanıştığı görme engelli şarkıcı Yüksel Ermutlu ile tanışıyor ve onunla sohbet ederken bir hikaye doğuyor kafalarında: Yüksel, hatırlı misafirler ağırlayacaktır fakat Kars’ta çalıştığı tüm müzisyenler Erzurum’da bir festivale gitmek zorundadır. Yüksel sabahtan akşama kadar Kars’ta çalınmadık kapı bırakmaz. Kars’a Kar romanı ile gitmiş olan yönetmen Sönmez, bir yandan kitabın da izini sürdüğünden filmin de izini kitabın üzerinden sürdürüyor. Hikaye bu ya, şehirde herkesin tanıdığı berber Kazım, Kar kitabının karakter ve nesnelerinin fotoğraflarını çekip kartpostal yapma işine girişiyor. Film burada Masumiyet Müzesi romanına ve sonrasında gerçekten bir müze haline gelen mekanın  detaylarına da bir gönderme yapmış oluyor.

Siyasi bir roman olan Kar‘ın epeyce tartışmaya sebep olduğunu hepimiz biliyoruz. Kitap önyargıları kırmak amacıyla çok sesli ve cüretkar fikirlere sahip olduğundan bir kesim tarafından Kars’ı kötü gösteren, kötü reklam yapan bir roman olarak değerlendirilmişti. Bir o kadar da kitabı okuduktan sonra elinde romanla Kars’a gelen çok sayıda insan olmuş, bu okuyucular, kitapta anlatılan sokakları, mekanları gerçekten görmek için can atmışlardı. Film bu anlamda kitabın bir güzellemesi, kitapta nasıl her türden fikir çarpıştırılıyorsa filmde de kitaba dair tüm düşünceler saygı çerçevesinde tartıştırılıyor.

Film sonrası Rıza Sönmez ile yaptığımız söyleşiye eşlik eden Orhan Pamuk filmden haberdar olduğunu ama ilk kez izlediğini ve çok beğendiğini söyledi. Masumiyet Müzesi’nde gerçekten romana ve müzedeki eşyalara ait fotoğraflardan oluşan kartpostallar bulunduğunu, bu yüzden filmdeki o detayı ayrıca sevdiğini dile getirdi. Kars’ta her türden farklı görüşün birlikte yaşayabildiğini, farklı görüşteki pek çok insanın bir işin ucundan birlikte tutup çalıştıklarını gördüğünü bizlerle paylaştı.

Grant Gee‘nin çektiği Hatıraların Masumiyeti filminden sonra, bu Orhan Pamuk’un kitaplarına ait ikinci dokü-drama. Kitaplarının dilinin oldukça sinematografik malzeme verdiğini, bu sebeple aslında birebir filmlerinin de çekilebileceğini, bunu tercih edip etmeyeceğini sorduğumuzda da Nobel ödüllü Pamuk, kesinlikle bunun gerçekleşmesini istediğini söyledi.

Yaz boyunca Salı akşamları saat 21:00’de Büyükada Adalar Kent Konseyi’nde buluşmak ve birbirinden değerli filmleri izleyip söyleşmek üzere….

“Meg” Derinlerdeki Dehşet 10 Ağustos’ta Sinemalarda

Uluslararası bir sualtı gözlem programının parçası olan bir derin deniz denizaltısı, devasa bir yaratığın saldırısına uğrar ve Pasifik Okyanusu’nun en derin kesiminde dibe oturur, hem de içinde hapis kalmış mürettebatıyla. Zaman daralırken, eski derin deniz kurtarıcısı Jonas Taylor (Jason Statham) kendi kendini mahkum ettiği sürgünden vizyoner bir Çinli okyanusbilimci olan Dr. Zhang (Winston Chao) tarafından çekip çıkartılır; mürettebatı tek başına kurtarabileceğini düşünen kızı Suyin’in (Li Bingbing) itirazlarına rağmen. Fakat mürettebatın kurtulması için her üçünün ve hatta okyanusun görünürde durdurulamaz olan bu tehdidi durdurmak için birlikte çaba göstermesi gerekecektir. Soyunun tükendiğine inanılan 23 metre uzunluğundaki tarih öncesi bir köpekbalığı türü olan Megalodon (Meg) ise gayet canlıdır.

Turteltaub’un yönettiği filmin senaryosunu Dean Georgaris ve Jon Hoeber ile Erich Hoeber kaleme aldı. Film Steve Alten imzalı en çok satan MEG adlı romana dayanıyor. Filmin Türkçe altyazılı fragmanını izleyebilirsiniz.

Büyükada’da Yazlık Sinema’da Rauf’u izledik

Her Salı Kent Konseyi’nde devam eden Yazlık Sinema akşamımızda konuklarımız yönetmenler Barış Kaya ve Soner Caner idi. 2016 yapımı Rauf’u izledikten sonra uzun süren bir söyleşi gerçekleştirdik.

Küçük Rauf’un, kendi sınırlı ve kapalı dünyasında, aşkın sınırsızlığı ile tanışmasını konu alan filmin senaryosu Soner Caner’e ait. Kars’ın bir köyünde görünmeyen bir savaşın gölgesi altında yaşayan 9 yaşındaki Rauf’un gözünden hayatı izliyoruz.