Patlak Sokaklar Gerzomat Ekibi ile Röportaj!

Melis Z. Pirlanti: Eşimin arkadaşlarısınız, o yüzden aslında cevaplarını bildiğim sorularla başlayacağım, herkes bilsin diye. Bu üçlü nasıl bir araya geldi, nasıl “Batesmotelpro” adını aldı, internetteki viral videolar nasıl oluştu? Sizin hikayeniz kısaca nasıl başladı?
Ömür Cedimağar: Bir araya gelmemiz şu şekilde, Tansu zaten benim kuzenim. Volkan ile de lise yıllarından beri arkadaşlığımız devam ediyor. Bu arkadaşlığın ürünü olan videoların ortaya çıkması ise şöyle oldu, üniversitenin son yıllarındayken Volkan’ın kamerayla bir şeyler çekme aşkı doğdu. Sadece kendi aramızda çekelim, gülelim, eğlenelim tarzında. O zamanlar zaten internette paylaşım siteleri bu düzeyde değildi. En azından Türkiye’de… Daha sonra Youtube’un çıkmasıyla, önceden çektiğimiz videolardan biri olan “Bana Kitap Al”ı Volkan Youtube’a yükledi. Olaylar kendiliğinden gelişti…
Melis: Kendi aranızda güldüğünüz eğlendiğiniz şeyleri, Fransızca-Türkçe benzerlikleri, esprileri Youtube üzerinden paylaşarak tanındınız…
Tansu Tunçel: Yani sözlerin yazılması, videoların çekilmesi ve internete yüklenmesi arasında 2004’ten 2006’ya kadar iki yıl var aslında. Biz bunların hepsini aslında bir DVD’de toplamıştık ve “Bana Kitap Al” da bu DVD’deki videolardan biriydi. Aslında bizim haberimiz bile yoktu Volkan’ın videoyu yüklediğinden…
Melis: Gerçekten mi?
Tansu: “Abi ben video yükledim, paylaştım” dedi bize. Hatta biz bir hafta sonra öğrendik. O koymuş 1500 kişi falan izlemiş, inanamadık,” 1500 kişi bizi mi izledi!” dedik. 2 ay sonra o rakam 200 bin civarındaydı.
Melis: Peki sonra viral reklamlara geçişiniz nasıl oldu? Firmalar sizi fark ettiler ve tekliflerle mi geldiler?
Tansu: Onun hikâyesi de şu şekilde, gittigidiyor için bir iş yapmıştık; o ödüller aldı. Aslında Türkiye’de viral reklamın başlangıcı oldu o video. Ondan sonra bu işi viral video yapan bir reklam ajansı gibi yürütmeye karar verdik. O arada işte “Buz gibi Biraderler”i yaptık bir alkollü içecek firması için. Bu işlerde başarılı olunca Batesmotelpro viralde bir marka haline geldi.
Melis: Batesmotelpro isminiz de enteresan tabii…
Tansu: Onu da Volkan anlatsın.
Volkan Öge: Evet en keyifsiz kısmı bana kaldı. (Gülüşmeler)
Ömür: Ama senin yüzünden…
Melis: İsminden biraz şikâyetçisiniz değil mi?
Volkan: İsim olarak seçmedik aslında, o Youtube kanalımızın ismiydi. Ben o zaman DVD’yi yazarken “Batesmotel Productions” gibi bir isim atmıştım, çok uzun görünüyor diye Batesmotelpro diye kısalttım. Yaptığımız videoları oradan yükleyince, Google’da o şekilde indekslendi ve değiştiremedik.

Röportajın devamı için tıklayın!

Sen Kimsin?

Komedi, maalesef sinemada kendini ciddiye aldırmakta zorlanan bir tür. Halbuki mizah hafife alınmaması gereken bir olgu… Herşeyden önce mizah, zekayla ilintilidir. Ayrıca hem bireysel hem de toplumsal olarak ihtiyacımız olan, gerekli bir olgudur.

Nasıl ki ta Antik Yunan’da bile hokkabazlık, şaklabanlık adını verdiğimiz güldürü çeşitleri vardıysa, tiyatroya ve sonra sinemaya da aktarılmış olan ilk güldürüler de genelde sakarlıklar, şaklabanlıklar üzerineymiş. Fakat zamanla, ülkelerin içinden geçtikleri tarihi, toplumsal durumlar, herşeye olduğu gibi komedi filmlerine de yansıdı. ABD’de savaş sonrası Charlie Chaplin (Charles Spencer Chaplin), Harold Lloyd gibi isimler, dünya tarihinin en önemli komedyenleri olarak saygınlık kazandılar.

Bizde de geleneksel Türk Tiyatrosu’ndan sinemaya geçen komedi, ilk olarak Edi ile Büdü, İbiş ile Memiş gibi ikili karakterler üzerinden başlamış. Altmışlı yıllarda Türk sinemasında Vahi Öz, Settar Körmükçü gibi isimler kendilerini komedi oyuncuları olarak kabul ettirmişler. Amerikan komedi sineması, bizde de salon komedisini başlatmış. Cilalı İbo’lar, Turist Ömer’ler, Öztürk Serengil’in canlandırdığı karakterler, o döneme damgasını vurmakla birlikte hala ismi geçen, unutulmayan karakterler olarak hafızamıza kazındı. Altmışlı yılların sonundan itibaren ise Adile Naşit – Münir Özkul, Zeki Alasya-Metin Akpınar, Müjdat Gezen-Perran Kutman-Gülşen Bubikoğlu, İlyas Salman, Kemal Sunal, Şener Şen gibi isimler, komedi türünde eşsiz Türk komedi filmlerine imza atmışlardır. 2012 yılında hala Hababam Sınıfı, Güler Misin Ağlar Mısın, Gırgıriyede Şenlik Var, Kapıcılar Kralı gibi filmler televizyonda binlerce kez izleniyor ve hala güldürüyor.

90’ların sonundan itibaren ise yeni komedyenlerimiz var: Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar, Yılmaz Erdoğan, Şafak Sezer, Olgun Şimşek, Peker Açıkalın… Çok açık bir gerçek var ki Cem Yılmaz, açık ara birinci. Yılmaz Erdoğan, Olgun Şimşek, Şafak Sezer hatta Ata Demirer, onu takip eden isimler diyebiliriz. Şahan Gökbakar maalesef Recep İvedik tiplemesiyle belki hiciv yapmak istedi ama 3 adet devam filmi çekince artık samimiyeti de sorgulanır oldu ve izleyicilerin çoğu tarafından antipatiyle karşılandı. Tolga Çevik ise, kariyerine Yılmaz Erdoğan ile çalışarak başladı. İlk başta hem tip olarak hem de konuşma tarzı olarak Erdoğan’a çok fazla benzetildi, bu konuda eleştiriler de aldı. Fakat eleştirildiği kadar da sevildi. Önce Organize İşler’de, sonra da bir TV show’u olan Komedi Dükkanı’nda. Kaliteli bir yapımdı gerçekten Komedi Dükkanı ve zeki espriler, kendine has mimikler ile Tolga Çevik belirli bir hayran kitlesi oluşturdu. Eniştesi Cem Yılmaz, hocası Yılmaz Erdoğan olunca, bu zamana kadar yaptığı işlerin kalitesine de bakınca, insan bireysel çabalarında da daha elle tutulur işler bekliyor açıkçası…

Zira, başrolde olduğu Sen Kimsin? filminin senaristlerinden biri de kendisi. Filmin yönetmeni ise Çok Filim Hareketler Bunlar’ın yönetmeni, aynı zamanda reklam yönetmenliği de yapan Ozan Açıktan. Bir BKM yapımı bu film. Oyunculara baktığımızda da umutlanıyoruz, Toprak Sergen, Pelin Körmükçü, Köksal Engür… Bizi umutlandıran bir başka şey de filmin “paketi”. Fragmandan tutun afişe, filmin özgün müziğinden, şarkı sözlerinden tutun, jenerikteki çizgi roman efektlerine, hepsi insanda “farklı bir komedi filmi izleyeceğim” hissini uyandırıyor. Film çok hızlı başlıyor, aksiyon ilk saniyeden izleyiciyi sarıyor aslında ama kısa bir süre sonra hikaye arka planda devam eden aksiyona rağmen inanılmaz derecede yavaşlıyor, basitleşiyor, sıkıcılaşıyor. Klasik bir Pembe Panter (The Pink Panther) hikayesi, Tekin (Tolga Çevik) sakar ve yarı salak bir dedektiftir, ama bir o kadar da iyi niyetli ve sevgi dolu biridir. Kendisine başvuran kadın (Pelin Körmükçü), kızını aramaktadır, kızı (Zeynep Özder) bulmak için yollara düşen Tekin, sakarlığı ve salaklığı yüzünden kendisinin ve İsmail abisinin (Köksal Engür) başına bin türlü çorap örecektir. Bu arada tabii ki kıza da aşık olacaktır.

Oyunculuklarda sıkıntı olduğunu söyleyemeyiz, herkes kendi karakterini olabildiğince inandırıcı yapmak için çaba harcamış belli ki. Özellikle Toprak Sergen, izleyicinin gıcık olacağı bir karakter yaratmakta çok başarılı olmuş. Köksal Engür, biraz yaşlandığını farkettiğimiz Pelin Körmükçü, hepsi karakterlerinin hakkını vermişler. Teknik anlamda da herşey yapılmış, bu kadar aksiyonun olduğu bir komedi filmi ancak bu kadar düzgün çekilebilir. Renginde, kadrajında, kamera takipte hiçbir sorun yok. Fakat sorun şu: film komik değil. Sakarlık, bunaklık, kelimeleri yanlış anlama esprileri hiç ama hiç güncel değil. Bir-iki sakarlık dışında hiçbir espri yüzümüzde bir tebessüm dahi oluşturmuyor…

Senaryodaki eksikler de maalesef çok fazla gözle görünür şekilde insanı rahatsız ediyor. Üzüntüm şu oldu ki, bence Türkiye mizah alanında aslında çok başarılı bir ülke ve artık elimizdeki teknik olanaklar da, mizahı ve senaryosu yeterli olan bir filmi çok eli yüzü düzgün hale getirebilecek hale geldi hiç olmazsa. Hal böyleyken bu kadar zayıf bir senaryo ve bu denli kısa yoldan mizah çabaları, kabul edilebilir bir durum değil. Mizah, izleyicinin zekasını da biraz olsun zorladığında tadından yenmiyor ama bu filmde zekamızı zorlamamız gereken hiçbir durum yok. Boş vitese alın ve görüntüleri izleyin, yeter.

Açıkçası bir izleyici olarak hem Tolga Çevik’ten, hem de BKM’den beklentilerim çok daha yüksek. Yönetmen Ozan Açıktan, bu filmin devamının gelebileceği sinyallerini vermiş, belki bir sonraki Sen Kimsin?, ilkini unutturacak derecede başarılı olur, kim bilir?

Not: Unutmadan, filmin adı “Sen Kimsin?” Neden diye sorarsanız, bilmiyorum. Bir dedektif olarak Tekin, karşısına çıkan ve onu sinirlendiren herkese “sen kimsin” sorusunu defalarca sorarak bir espri yakalamaya çalışılmış belli ki. Aklıma G.O.R.A.’da Komutan Logar’ın cüceye devamlı “kimsin sen” diye soruşunu getirdi bu isim, acaba ona bir gönderme mi dedim, hatta kim olduğu belli olmayan bir karakter var, filmin sonlarına doğru çıkan, ona “kimsin sen?” diyecekler sandım ve bu fikir beni içten içe güldürdü ama, o da olmadı.

Beyazperde.com Sinema Kulübü Açılıyor!

Türkiye’nin en köklü sinema sitesi Beyazperde.com, bir “sinema kulübü” fikriyle üyelerine yönelik yeni bir projenin temellerini atıyor. Beyazperde’nin sinema yazarlarını, sadık takipçilerini, sinema bloggerlarını ve ilgilenen tüm sinefilleri bir araya getirmeyi amaçlayan sinema kulübü, üyelerine çok özel sürprizleri de beraberinde getiriyor. Tamamlanma sürecinde olan Sinema Kulübü Projesi, üyelerine özel olarak çıkartılacak kulüp kartlarıyla, sinema salonu, müze gibi anlaşmalı mekanlarda, eğlence ve etkinliklerde indirim sağlayacak.
24.02.2012 Cuma günü, ilk etkinlik olarak Beyazperde ekibi, sinema yazarları ve sinema bloggerlarının bir araya geldiği bir tanışma toplantısı düzenlendi. Mecidiyeköy Profilo AVM’de düzenlenen ve oldukça keyifli sohbetlere sahne olan buluşmanın ardından katılımcılar kulüp üyeleri için ayarlanmış sinema salonunda George Clooney’in aynı gün vizyona giren Senden Bana Kalan (The Descendants) adlı filmini seyretti.

Önümüzdeki dönemlerde etkinlikleri, avantajları ve sürprizleri daha da artacak olan Beyazperde Sinema Kulübü hakkındaki gelişmeleri, kulübün blogu olan http://beyazperdesinemakulubu.blogspot.com/ adresinden takip edebilirsiniz!